KOLEKTİVİZM VE SİYASET

 


Dünya genelinde siyasetin hâlâ çoğu zaman popülist ve kolektivist söylemler üzerinden yürüdüğünü ve politize olmuş kitlelerin de kolektivist ideolojilere meylettiklerini görmekteyiz. Siyaset arenası hemen her zaman grupların çatışma alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum demokratik bir sistem içerisindeki tüm insanları siyasi tercihleri konusunda kendi bireysel istekleri doğrultusunda değil, bir topluluğun faydasına olduğu düşünülen bir şekilde hareket etmeye itmektedir. Bireyin kişisel düşünce ve isteklerine değil, belli bir grubun kimliğine ve o grup içerisindeki baskın düşünceye odaklanmak popülist siyasetin ve kolektivizmin temelinde yer alır. Tüm kolektivist ideolojiler topluluk kimliğini bireyin varlığının üzerinde olan ve onu belirleyen asıl unsur olarak görür ve bu şekilde bireyin iradesine ipotek koyarak onun biricikliğini topluluk kimliği içerisinde eritir. Böylece birey, siyasi bir özne olarak siyaset arenasında kendine has biricikliğini yansıtan değil, bağlı olduğu topluluk kendisinden nasıl davranmasını istiyorsa o şekilde davranan biri haline gelir. Böylece topluluklar bir yönetici kadro tarafından manipüle edilebilir hale gelirler. Topluluk esas olarak kendine ait bir bilinci ya da iradesi olan bir olgu değildir. Fakat insanların bireysellikleri kültürel ve geleneksel ögeler gibi çeşitli unsurlar tarafından ortadan kaldırıldığında topluluklar popülist ve içi boş söylemlerle yönlendirilebilir hale gelir. Topluluğu yönlendirebilmek için topluluk ruhunu ve yapay topluluk kimliğini sürekli canlı tutmak gerekir. Bunu sağlayabilmek için topluluk içerisinde oluşturulacak derin bir itaat ve sadakat duygusu ve bir dış düşmana ihtiyaç vardır. İtaat duygusu bireylerin kendi akıl ve iradelerini topluluğa devretmelerini sağlar. Dış düşman korkusu ise topluluğun içerisinde bulunanları topluluktan ayrılmaları halinde güvende olmayacaklarına ikna ederek onları toplulukta kalmaya zorlar. Yönetici kadro üyelerin topluluğa bağlılığını ve otoriteye olan itaatkârlığını nesiller boyu devamlı kılabilmek için kendi ideolojisini aşılayacak kurumlar ve propaganda araçları inşa eder. Bunlar; eğitim kurumları, basın-yayın kuruluşları, sosyal faaliyetler, sanat eserleri vs. gibi şeylerdir. Böylece topluluğun üyeleri topluluğun yönetici kadroları tarafından bütünüyle yönlendirilebilir hale gelir. Bu durum topluluğun siyasi bir güç olarak siyaset arenasında yer almasını sağlar. Topluluğu yöneten kadrolar siyasi tercihlerini topluluk üyelerinin ortak çıkarlarını yansıtan ortak istekleri olarak gösterip üyelerinin bu siyasi tercihler doğrultusunda hareket etmesini sağlar. Böylece bu yönetici kadrolar kendi çıkarlarını temsil eden tüm eylemleri topluluğun ortak çıkarı olarak lanse edip meşrulaştırabilirler. Topluluğun ortak düşüncesi ve ortak çıkarı olduğu söylenen düşünce, karar ve eylemlere karşı çıkan herkes topluğun düşmanı, güvenlik tehdidi, alçak, hain, satılmış vs. olarak etiketlenir ve uyuşturulmuş topluluğun öfkesi bu insanlara yönlendirilerek topluluğa yönelik muhalefet ve eleştiri ortadan kaldırılmış olur. Böylece yönetici kadro topluluğu dilediği gibi yönlendirebilir ve bu yönlendirme gücünü elinde tutarak sosyal ve siyasi alanda istediği her şeyi yapabilecek hale gelir.

Bir diğer büyük tehlike ise topluluğu yönlendiren bu kadronun herhangi bir şekilde siyasi iktidarı ele geçirip devletin işleyişini kendi keyfi iradesi doğrultusunda düzenlemesidir. Muhalefeti susturan, insan bireyselliğini kolektivist ideolojisiyle kitle içerisinde eriten ya da bastıran ve devlet kurumunun denetimini de bütünüyle eline geçiren bir siyasi güç, evrensel insan haklarını devlete karşı koruyan evrensel hukuku da kendi isteği doğrultusunda şekillendirebilecektir. Bütün bunlar bireyin özerk bir varlık olarak değerinin olmadığı, bireyin hayatının ve tercihlerinin mutlak bir otorite tarafından belirlendiği bir düzeni ortaya çıkaracaktır.

 

DEVLETİN KOLEKTİVİST İDEOLOJİLERİN GÜÇLENMESİNDEKİ ROLÜ

Kolektivist bir toplumsal ve siyasi hareketi yönlendiren kadroların en büyük hedefi şu ya da bu şekilde devleti ele geçirmek olacaktır. Çünkü devlet kurumu kendisini kontrol eden kişi ve gruplara toplum üzerinde kendi ideoloji ve politikalarını hâkim kılma imkânını vermektedir. Bu yüzden devletin gücünün sınırlandırılmadığı ve popülist siyasetin büyük karşılık bulduğu bir ülkede bu gücün insanlar üzerinde baskı kurmak için kullanılması ihtimali oldukça yüksektir. Bu yüzden kolektivist ideolojilerin savunucuları her zaman yetkileri mümkün olduğu kadar genişletilmiş bir devletten yanadır. Sağ ideolojinin devlet konusundaki propagandası devletin kutsal ve insanların refah ve güvenliğini sağlayabilecek yegâne kurum olduğu yönündedir. Ayrıca bu yaklaşım insanların sahip oldukları hakları devlete borçlu oldukları, dolayısıyla devletin kararlarını eleştirmenin kötü bir şey olduğu, bunu yapanların da kötü ve baskı altına alınması gereken insanlar olduğu yönünde bir anlayışa sahiptir. Devletin bu şekilde yüceltilmesi ve devlete karşı çıkmanın kötü olduğu düşüncesinin toplumda yerleşmesi devlet gücünü elinde bulunduran kadroların tüm haksız eylemlerini meşrulaştırıp muhaliflerini bastırmalarının ve böylece fiili bir despotluk yaratmalarının yolunu açacaktır. Sol ideoloji ise devlet üretim sürecine ve ürünlerin dağıtımına müdahale etmediğinde toplumda ekonomik açıdan adaletsizlik oluşacağı iddiasıyla devletin bütün üretim sürecini ve ürünlerin dağıtımını kontrol etmesini ister ve bu şekilde toplumsal adaletin sağlanacağını iddia eder. Fakat devletin üretim ve dağıtım faaliyetlerinin tüm karar aşamalarında toplumsal bir demokratik katılımla denetlenmesinin mümkün olmaması, mümkün olsa bile bu durum üretim sürecini son derece yavaşlatacağı ve bu yüzden insanların ihtiyaçlarına hızlı şekilde cevap verilemeyecek olması devletin belli bir grubun kontrolünde olmasını gerektirecektir. Bu grup kaçınılmaz olarak bir elit grup statüsüne sahip olacak ve tüm devlet kontrolü kendi ellerinde olduğu için bu gücü kendi çıkarları doğrultusunda diledikleri gibi istismar edebilecek duruma geleceklerdir. Gücü sınırlandırılmamış bir devlet popülist siyaset yapan ideolojik grupların iştahını kabartarak toplumda popülist siyasetin ve kolektivist ideolojik eğilimlerin yükselmesine zemin hazırlayacak ve popülist bir ideolojik grubun siyasi erki ele geçirmesi toplumsal bir felaketle sonuçlanacaktır.

 

KOLEKTİVİZMİN SİYASETTEKİ ETKİSİ NASIL ÖNLENEBİLİR

Kolektivist ideolojiler popülist söylemlerle bilinçsiz bir şekilde galeyana gelmiş kitlelere rasyonel olmayan, bütünüyle duygusal motivasyonlar aşılayarak bu kitleleri sürükler ve bu kitle ne kadar büyük olursa söz konusu siyasi hareket ve taşıdığı tehlike potansiyeli de o kadar büyük olur. Kolektivist bir hareketin toplumun kendisi dışında kalan unsurlarına tehdit oluşturmasını engellemek ve bu hareketlerin elde edebileceği siyasi gücü en aza indirmek devletin yetkilerini mümkün olduğu kadar sınırlamak ve siyasi gücü farklı kurumlar arasında paylaştırmakla mümkündür. Böylece yönetme yetkisine sahip olan bir grubun sürekli olarak hukuk ve aktif bir muhalefet tarafından denetlenmesi sağlanarak elindeki gücü keyfi olarak kullanmasının önüne geçilecektir. Bir diğer önemli nokta medyanın özgür ve bağımsız olmasıdır. Bu da yine temel olarak devletin gücünün sınırlandırılmasıyla mümkündür. Bütün farklı fikirlerin medyada kendine yer bulabildiği ve sansürün olmadığı bir toplumda herkes farklı fikirlere ve bilgiye ulaşabilecek, böylece toplulukların birey üzerindeki etkisi kırılacaktır. Bireylerin farklı fikirleri öğrenip bunları kendi aklıyla irdeleme fırsatının olduğu bir toplumda tüm fikir ve değerler tartışmaya açık hale gelecek, bunların insanlar üzerinde baskı unsuru haline gelmesi engellenecektir. Diğer taraftan toplumun tüm farklı unsurlarının kendilerini ifade edebilmelerinin ve ne kadar azınlıkta olursa olsun tüm farklı fikirlerin ülke parlamentosunda temsil edilmesinin garanti altına alınması gereklidir. Çok sesliliğin ve ifade özgürlüğünün hâkim olduğu bir toplumda farlılıkları baskılayarak toplum üzerinde kendi hegemonyasını kurmak isteyen oluşumlar her zaman bir direnç ve itirazla karşılaşacak, böylece kendilerini toplumun geri kalanına dayatma şansı bulamayacaklardır.


Yorumlar