SJW İDEOLOJİSİ NEDİR VE NEDEN TEHLİKELİDİR?


Türkçe’ye “sosyal adalet savaşçısı” olarak çevrilebilecek olan “social justice warrior” kavramı ve bu kavramla bağlantılı olan ideoloji, 2010’lu yılların başlarından itibaren özellikle gelişmiş Batı ülkelerinde popüler hale gelerek ciddi bir taban bulmuş ve ileri sürdüğü fikirler hem siyasette hem de popüler kültürde kendisine çok geniş bir yer bularak siyasi, sosyal ve ekonomik hayatı belli ölçüde etkilemeye başlamıştır. Bu yazıda bu ideolojinin ileri sürdüğü dünya görüşü ve sosyolojik açıklamaların neden tutarsız olduğunu ve bu ideolojinin neden sağlıklı ve özgür bir toplum için tehlike arz ettiğini anlatmaya çalışacağım.

SJW ideolojisi temel olarak Marksizm ve post-modern düşüncenin bir türevi olarak ortaya çıkan ve özellikle Ortodoks Marksizmin Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından büyük ölçüde ortadan kalmasıyla onun mirasını farklı bir bakış açısı üzerinden sürdüren bir inançlar kümesidir. SJW ideolojisi temel olarak Marksizm gibi toplumun farklı gruplar arasındaki bir çatışma üzerine kurulu olduğu ve bazı grupların diğerlerini ezdiği düşüncesi üzerine kuruludur. Aradaki fark ise Ortodoks Marksist düşüncede kapitalist toplumların esas olarak burjuva ve proleterya olarak tanımlanan iki ekonomik sınıf arasındaki çatışma üzerine kurulu olduğu düşüncesinin yerini, SJW ideolojisinde toplumların farklı kimlik grupları arasındaki bir çatışma üzerine kurulu oldukları düşüncesinin alıyor olmasıdır. Buna göre toplumlarda çoğunluğu oluşturan bir avantajlı kimlik ve bu kimlik tarafından çeşitli haksızlıklara maruz bırakılan dezavantajlı kimlik ya da kimlikler mevcuttur ve toplum içerisindeki sosyal problemlerin tamamı, avantajlı kimliğin kurumsal ve kültürel hegemonyasından kaynaklanmaktadır. SJW ideolojisi bu bağlamda kendisine yüzeysel olarak bakıldığı zaman toplum içerisinde haksızlığa uğrayan insanların haklarını savunan bir yaklaşım gibi görünmektedir. Fakat bu yüzeysel görünüm oldukça aldatıcıdır ve geri planında tehlikeli ve art niyetli bir yaklaşımı barındırmaktadır. Belli azınlıkların maruz kaldığı ayrımcılıkların ortadan kaldırılmasına yönelik klasik liberal yaklaşım, tüm bireylerin herhangi bir özelliklerine bakılmaksızın yasal olarak eşit statüde olması, aynı haklardan eşit şekilde yararlanması ve hiçbir insana herhangi bir özelliğinden dolayı negatif ya da pozitif yönde bir ayrımcılık yapılmaması yönündedir. SJW ideolojisi ise avantajlı kimlikle dezavantajlı kimlikler arasında eşitlik sağlanmasının ancak dezavantajlı kimliklere mensup insanlara pozitif ayrımcılık yapmak, onları kayırmakla mümkün olacağını ileri sürmektedir. Bu anlayışa göre toplum içerisindeki belli bir azınlık grubuna mensup olan insanlar, ekonomik durumlarına ve toplumsal statülerine bakılmaksızın her koşul altında dezavantajlıdırlar ve bu dezavantajın giderilmesi ancak azınlık gruplarına mensup insanlara her koşul altında avantajlı olduğu iddia edilen çoğunluğa kıyasla özel ayrıcalıklar verilmesiyle mümkündür. Basit bir karşılaştırmalı örnek verirsek klasik liberal yaklaşım, bir işe başvuran farklı kişiler arasından adayların ırk, din, cinsiyet, cinsel yönelim gibi özelliklerine bakılmaksızın yalnızca o işte yetkin olan kişinin o işe alınması gerektiği yönündedir. SJW ideolojisine göre ise herhangi bir azınlığa mensup olup o işe başvuran kişi, o işte yetkin olmasa bile o işte yetkin olup çoğunluğa mensup olan kişi değil, o işte yetkin olmayıp azınlığa mensup olan kişi işe alınmalıdır. SJW ideolojisine göre azınlığa mensup olan kişinin dezavantajı ancak bu şekilde giderilebilir. Bu anlayış insanları bireysel davranışlarına, bir işteki yetkinlik düzeylerine ve karakterlerine göre değil, mensup oldukları gruba göre yargılamakta ve belli bir toplum içerisinde belli bir azınlık grubuna mensup olan bireylerin her zaman haklı olduklarını ileri sürmektedir. Azınlıkların her zaman ve her koşul altında haklı oldukları düşüncesi, SJW ideolojisinin ayırt edici unsurlarından biridir. Bu düşünce aynı zamanda bu ideoloji içerisindeki en büyük problemlerden birine yol açmaktadır: SJW ideolojisinin azınlıkları her koşul altında dezavantajlı olarak tanımlaması, tüm azınlık mensubu insanları kendilerinin daha dezavantajlı olduğu ve kendilerinin en büyük pozitif ayrımcılığı hak ettiğini iddia ettikleri bir dezavantajlılar hiyerarşisi ve dezavantajlılar yarışması ortaya çıkarmaktadır. Buna göre bir insan ne kadar küçük bir azınlık grubuna mensupsa o kadar dezavantajlıdır ve en yüksek ayrıcalıkları hak etmektedir. Buradaki birinci problem, azınlıklara mensup bireylerin her zaman ve koşul altında dezavantajlı olduklarını kabul edip onlara özel ayrıcalıklar tanımanın dezavantajlı olma sorununu hiçbir zaman ortadan kaldırmayacak olmasıdır. Dezavantajın ortadan kaldırılması, dezavantajlı olan insanlara dezavantajlı oldukları için özel ayrıcalıklar tanınmasıyla değil, tüm insanlara ırk, din, cinsiyet, cinsel yönelim gibi özelliklerine bakmaksızın yalnızca yetkinlikleri ve karakterlerine göre muamele edilmesi ve her birinin evrensel haklarının yasalar tarafından eşit şekilde korunmasıyla mümkündür. Azınlıkların dezavantajlarının ancak azınlıklara verilecek özel ayrıcalıklarla giderilebileceği fikri ise azınlık olmayı ve bir insanın aslında dezavantajlı olmasa bile kendisini dezavantajlı gibi sunmasını arzulanır bir durum haline getirmektedir. Böyle bir durumda gerçek dezavantajın ortadan kalkması mümkün olmadığı gibi bu durumu istismar etmeye çalışacak pek çok art niyetli insanın ortaya çıkması da mümkün olacaktır.

Bir diğer önemli sorun ise SJW ideolojisinin azınlıkların dezavantajlı konumlarından dolayı her zaman haklı oldukları düşüncesinin azınlıklar tarafından işlenen cinayet, hırsızlık, işkence vs. gibi kabul edilemez davranışları meşru görüyor olmasıdır. Buna göre azınlıklara mensup bireylerin işledikleri suçlar ve başkalarına verdikleri zararlar her durum altında bu insanların dezavantajlı pozisyonlarından kaynaklanan bir tepki ve hak arayışının ürünüdür ve hiçbir zaman çoğunluğa mensup insanlar tarafından işlenen suçlarla bir tutulamaz. Cinayet, hırsızlık, tecavüz vs. gibi kimin tarafından yapılırsa yapılsın aynı nitelikte olan davranışlar, bu ideolojinin gözünde yalnızca çoğunluğa mensup insanlar tarafından yapıldığında kötü kabul edilmekte, azınlıklara mensup insanlar tarafından yapıldığında ise belli bir şekilde gerekçelendirilerek bu davranışların azınlıklara mensup kişiler tarafından yapıldığında çoğunluğa mensup kişiler tarafından yapılması kadar kötü görülemeyeceği ileri sürülmektedir. Yani insanların davranışlarının niteliği bireysel bazda değil, kimlik bazında değerlendirilmektedir. Bu durum üç büyük sorunda yol açmaktadır. İlk olarak belli bir azınlığa mensup olan herkesin işlediği suçlar bu insanlar azınlık olduklarından dolayı dezavantajlı oldukları gerekçesiyle meşru görülürse bundan yararlanan kötü niyetli insanlar için bu durumu istedikleri kadar suistimal etme fırsatı ortaya çıkacak ve bu durum toplum içerisinde belli bir kaos durumuna yol açabilecektir. İkinci sorun ise azınlıklara mensup olan insanların işledikleri suçlar bu insanların dezavantajlı olmaları gerekçe gösterilerek meşrulaştırılırsa kötü niyetli insanlar bundan gittikçe daha fazla yararlanarak çoğunluğa mensup insanlara karşı gittikçe daha fazla suç işleyebilecekleri için bu durum çoğunluğa mensup insanlar üzerinde azınlıklara yönelik bir antipati oluşturacak ve bu antipatinin büyümesi ve bunun sonucunda çoğunluğa mensup insanların da azınlıklara şiddetle karşılık vermesi ırkçılık, azınlık düşmanlığı gibi sorunların sürekli yeniden ortaya çıkmasına yol açacaktır. Halbuki suç olgusu bireysel bir olgudur ve suç işleyen veya başkalarına kötü davranan bir insanın ırk, din, cinsiyet, cinsel yönelim gibi özelliklerine bakılmadan, ister çoğunluğa isterse azınlığa mensup olsun, kötü kabul edilmesi ve cezalandırılması gerekir. Toplum içerisindeki ayrımcılıkların engellenmesi, insanlara yalnızca davranışlarının niteliğine göre muamele edilmesiyle mümkündür. SJW ideolojisi ise insanlara kimliklerine göre muamele edip belli kimliklerin her koşul altında haklı olduğu inancını savunarak suç olgusunu bazı kimlikler adına meşrulaştırdığı gibi bundan kaynaklanacak olan azınlık antipatisi ve ırkçılık gibi sorunları da sürekli yeniden yaratmaktadır. SJW ideolojisi ırkçılık ve ayrımcılık gibi sorunları hiçbir şekilde çözmemekte ya da bilinçli bir şekilde çözmek istememekte, aslında sorunun kendisi üzerinden var olduğu için bu sorunları sürekli yeniden yaratmaktadır. Üçüncü önemli sorun ise SJW ideolojisinin yarattığı dezavantajlılar yarışı ve kimliğe dayalı hak anlayışının beklentileri farklı olan gruplar arasında çözümlenemez problemlere ve karşıtlıklara yol açmasıdır. Örneğin SJW ideolojisi LGBT bireylerin ve Müslümanların azınlıkta olduğu bir toplumda hem LGBT bireylere hem Müslümanlara kimlik bazlı ayrıcalıklar verilmesi gerektiğini, çünkü bu dezavantajlı grupların dezavantajlarının ancak bu şekilde giderilebileceğini ileri sürmektedir. Fakat burada büyük bir problem ortaya çıkmaktadır: Müslüman inancı LGBT kimliğini meşru görmemekte ve bunun yasaklanmasını, hatta bazı durumlarda LGBT bireylerin öldürülmesini talep etmektedir. Eğer Müslümanlara bireysel hakların ötesinde kimlik bazlı “haklar” tanınırsa Müslümanların LGBT bireylerin öldürülmesini talep etmeleri, Müslüman kimliğine dayalı bir hak haline gelmektedir. Ve bu taleplerini dile getiren Müslümanlar, LGBT bireylerin öldürülmesi taleplerine karşı çıkan kişileri “İslamofobik” olmakla suçlayabileceklerdir. Bu problemin SJW ideolojisinin mantığıyla hareket ettiğimizde bir çözümü bulunmamaktadır. Zira SJW mantığı toplum içerisindeki tüm azınlıkların dezavantajlı olmaları dolayısıyla kimlik bazlı tüm isteklerinin yerine getirilmesi gerektiği düşüncesindedir. Peki bu durumda Müslüman azınlığın LGBT bireylerin öldürülmesi yönündeki talebi mi yoksa LGBT bireylerin kendi kimliklerini özgürce yaşayabilme talepleri mi öncelikli olacaktır. SJW ideolojisi bu sorunu bertaraf etmek için muhtemelen bu tarz sorunların gerçek sorunlar olmadıklarını, örneğin Müslümanların LGBT karşıtı olmadığını, fakat kötü niyetli “İslamofobik” kişiler tarafından Müslümanlar ile LGBT bireyler karşı karşıya getirilmek istendiği için üretilen bir “yalan” olduğunu iddia edecektir. Fakat İslam dininin kutsal kitabı olan Kuran’a ve İslam’ın ikinci kaynağı olan İslam peygamberinin hadislerine bakıldığında İslam dininde eşcinselliğin kötü ve istenmeyen bir şey olduğu çok açıktır ve tutarlı bir Müslümana LGBT bireyleri sevmemenin ve LGBT kimliğine karşı olmanın İslam’da bir yeri olmadığını söylemek açıkça yanlıştır. Diğer taraftan İslam’ın LGBT lehinde bazı yorumları ve bu yorumu destekleyen azınlık bir Müslüman grubu var olsa bile yine İslamî kaynaklara dayanarak LGBT kimliğinin kabul edilemez olduğunu aynı ülke içerisinde kendileri de azınlık grubu oldukları için kendilerinin LGBT karşıtı taleplerinin de yerine getirilmesi gerektiğini söyleyen Müslüman gruplar da mevcuttur. Bu durumda iki azınlık grubunun biri diğerinin aleyhine olan talepleri karşı karşıya gelmekte ve bunun SJW ideolojisi içerisinde bir çözümü bulunmamaktadır. Örnek verilebilecek bir diğer sorun ise yine LGBT hareketi ve siyahi özgürlük hareketiyle radikal feminizm arasında ortaya çıkan bir tutarsızlıktır: Bazı versiyonlarında erkeklerin doğaları gereği kötü varlıklar oldukları ve barışçıl bir topluma ulaşmanın tek yolunun erkekleri ortadan kaldırmak olduğunu ileri süren radikal feminizm, kimlik bazlı bir yaklaşım olması dolayısıyla SJW ideolojisi içerisinde kendisinde yer bulabilmektedir. Fakat SJW ideolojisi aynı zamanda deri rengi siyah olan tüm insanların, yani aynı zamanda tüm siyah erkeklerin ve tüm LGBT bireylerle birlikte trans erkeklerin de yaşam hakkını savunduğunu ileri sürmekte ve bu durumda ciddi bir tutarsızlık ortaya çıkmaktadır. Eğer erkekler doğaları gereği kötü ve yok edilmesi gereken varlıklarsa bu durumda siyah erkekler ve trans erkeklerin de doğaları gereği kötü olup yok edilmeleri gerektiğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Aynı SJW ideolojisi içerisinde yer alan bu yaklaşımlar birbirleriyle açık bir şekilde çelişmekte, birinin talebinin yerine getirilmesi, diğerinin talebinin hiçe sayılmasına sebep olmaktadır. Bu, çözümlenemez bir çelişkidir.

 

Sonuç

İnsanları birey olarak davranışları ve karakterleriyle değil, mensup oldukları kimlik gruplarına göre yargılayıp değer biçen ve bunun üzerinden yukarıda gösterildiği gibi farklı gruplara birbiriyle tamamen çelişen ve uygulanmaları durumunda ciddi hak ihlallerine yol açacak olan kimlik bazlı “haklar” ve ayrıcalıklar tanınmasını öngören SJW ideolojisi, hiçbir zaman ortadan kaldırmayı amaçladığını iddia ettiği ayrımcılığı ortadan kaldırmamakta, tam tersine ayrımcılığı ve ayrımcılıktan kaynaklı problemleri insanları davranışlarına göre değil, kimliklerine göre yargılayarak bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde sürekli tekrar yaratmaktadır. Toplumlardaki ayrımcılığın önlenmesinin tek yolu, insanların ırk, din, cinsiyet, cinsel yönelim gibi özelliklerine bakılmaksızın yasalar karşısında eşit olmaları, sözü edilen özelliklerine göre değil, yalnızca davranışlarına, karakterlerine, diğer insanlara nasıl muamele ettiklerine göre değerlendirilmeleri, insanlara sözü edilen özelliklerinden ötürü ne negatif ne de pozitif yönde hiçbir ayrıcalığın tanınmaması, her insanın eşit şekilde sahip oldukları bireysel hakların devlet tarafından güvence altına alınması ve her insanın başkaları tarafından zarar görmeksizin kendisi için doğru olduğuna inandığı hayatı yaşama imkanına sahip olmasıyla mümkündür.      

Yorumlar